Mevlana şöyle der: “Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen Hiç ol. Menzilin Yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı, nasıl ki çömleği ayakta tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil HİÇLİK bilincidir.” Bu anlamda Hiçlik ya da Yokluk hakiki anlamda Varlık’tır.
. . .
Çağdaş İnsan bu manada hasta. Duyu algılarıyla algıladığı maddesel dünyanın “varlık” olduğunu zannediyor ve onu ne kadar adlar ile (arzular, ihtiraslar, hırs, çıkar, kaygı, sahip olma, güç istemi) doldurabilirse o kadar tamamlanacağını ve Yokluktan gelip-Yokluğa gitmenin verdiği korkudan bu sayede kurtulacağını düşünüyor. Ancak türümüz varolduğundan beri geçen binlerce yıl şunu gösterdi ki, Dünya’ya sahip olmaya yönelik her türlü insani rasyonel hamle, Doğa tarafından nasıl inşa edildiği muamma olan bir irrasyonel karşı hamle ile yerle bir ediliyor. İnsanlığın kısa vadede Doğa ya da Nesne karşısında kazanılan “zafer” sandığı şeylerin, yüzyıllar sonra insanlığın mahvına yol açacak büyük yenilgiler (küresel ısınma, çevre felaketleri, hayvan ve bitki habitatlarının yokoluşu, göç, pandemi vb.) doğurduğunun yeni yeni farkına varılıyor. Biz muktedir Özne’ler karşısında pasif bir Nesne (Doğa) zannettiğimiz şeyin, en az bizim kadar güçlü ve aktif bir –büyük harfle- Varlık olduğu çoktandır anlaşılmış durumda.
. . .
Koleksiyonumuzdaki her bir parça ise işte böylesine bir Varlık’ı unutturan adların üstesinden gelmenin ve böylece “çömleği ayakta tutan” Boşluğu-Yokluğu ya da Hiçliği (yani büyük harfle Varlık’ı) formlar üzerinden hatırlatmanın peşinde. Özne’ler olarak Nesne (Doğa) ile ortak kaynağımız olan Yokluğun ya da Hiçliğin farkında olan, onun gücünü kabul eden, ona “sahip olmak” ya da “korkuyla bastırmak” değil onunla beraber akmak amacında olan bir kreasyon bu; kısacası bir uyanışın tezahürü de diyebiliriz.
. . .
İşte bu uyanışı temsil eden parçalar, binlerce yıldır Öznel bir varlık olarak sizden kopartılmış olan Nesnel Varlığınızla (yani Boşluğunuz ya da Yokluğunuzla) yeniden buluşmanızı sağlayacak. Ağırlıklı olarak siyah ve beyaz tasarımlardan oluşan DUYGU DEMİREL koleksiyonu, ruhsal anlamdaki böylesine bir uyanışın diyalektik formları olarak sizi yıkıp-yeniden inşa edecek.
MEHMET MENGÜ